Gamerbug'ı başlangıç sayfanız olarak ayarlayabilirsiniz.
    
 Haberler   |    Dosyalar  |   İlk Bakış  |   Kılavuz  |   Tozlu Raflar  |   İnceleme  |   Hileler  |   Oyun Görüntüleri  |   Duvar Kağıtları  |   Donanım  |   Ropörtaj  |   Künye 
İnceleme
       Ömer Faruk Yalçın
Görüntüler   Yorum Yap    Çıktı Al    RSS  
Eklenme Zamanı: 30.11.2007 22:31:08

Elime geçeli birkaç gün olmuştu ve bilgiye aç kimselere aynı açlıkla, heyecanlı bir şekilde anlatıyordum oynadığım kısmı. Çok nadir yaptığım bir şey olduğunun farkına varmıştım ki, piyasamız ile alâkası olmayan, oyunlarla uzaktan veya yakından akrabalık kuramamış bir arkadaşımızın araya girmesi ile bakışlarımızı birbirimizden ayırıp ona baktık. “Dün akşam haberlere bir oyun çıktı. Üç tane Türk kardeşin kurduğu bir firmaymış, Almanya’da. Adamlar da Giresunlu,” dedi (arkadaş da Samsunlu). Biraz aşağılayan cümlelerle sabahtan beri onu konuştuğumuzu belirttik biz de… daha sabahın dokuzu.

Sadece arkadaşımızı ya da ülkemizi değil, uluslararası oyun piyasasını sallamış bir oyun olan Crysis’i iki üç sene sabredip elde etmenin verdiği büyük zevkle yaklaşık bir haftadır neşe saçıyorum etrafa. Aynı neşeli girişi yapamadım gibi ama, varın siz heyecanıma verin onu; baksanıza yahu, cümle bile kuramaz olduk. Neyse efendim, toparlayalım: İlk etapta 25 Eylül olarak belirleyen çıkış tarihi daha sonra 16 Kasım’a alınan Crysis, bildiğiniz üzere, bu erteleme süreci içinde Yerli Kardeşlerin memleketlerine çektikleri kıyak ile ‘Türkiye’de Türkçe’ olarak piyasaya sunuldu. Gayet profesyonel ekiplerle çalışıp ortaya sinema filmi tadında bir oyun çıkardıklarını belirtmek zorundayız. Zîra, tamamen yerli oyunlarda bile yakalanamadı bu kalite. Tabii bodoslama bu mevzudan girmeyeceğiz oyuna, kolay mı öyle…

Hem Crytek hem de Electnonic Arts, bu Türkçe çeviri konusuna epey takıldı. Açıkça belirtilmese de yakalanılacak rakam, ileriye dönük projeler için bir ayna olacaktı ülkemiz için. Yaptığımız haberle de belirttiğimiz gibi, iki firma için de umut verici bir durum çıktı ortaya: Aral İthalat’ın üç ya da dört hafta için hedeflediği rakam bir haftada yakalandı. Bu mutlu haberlerle daha da bir neşelenerek, daha evvel deneme sürümünü oynadığımız Crysis’in tam sürümü hakkında iki kelime etmek üzere kısa paragraflar silsilesine bir son veriyorum, hikâyemize kaldığımız yerden devam ediyorum.

Oyunumuzun ilk bölümünü, deneme sürümündeki –büyük bir açlık ve azgınlıkla en az yirmi defa oynadığımız- başlangıç oluşturuyor. Başlangıcın hikâyesini deneme sürümü yazımızda uzun uzadıya verdiğim için buraya eklemiyor, canınızı sıkmaktan kaçınıyorum. Kısaca bilinmesi gereken: Filipin’de, Lingshan Adaları’na düşen meteoru araştırmak üzere oraya giden Doktor Rosenthal, adada tuhaf şeylerin döndüğünü, Kuzey Kore Halk Ordusunun (KHO) adaya gelip işgâle başladığını rapor ediyor. O sırada bağlantının kopması, başını Binbaşı Prophet’ın çektiği beş kişilik özel timin adaya gönderilmesi için yeterli bir sebep olarak görülüyor. Direkt bir savaş yerine özel tim ile olası tehlikelere zemin hazırlayan Pentagon, bu beş kişilik ekibin adaya bırakılmasını onaylıyor. Deneme sürümünde oynadığımız bölüm içerisinde birtakım görevleri ifâ ediyor, Aztec’i bilinmezlik dolu bir çatışma sonunda kaybediyorduk. Sonunda ise buz ile kristalleşmiş, iki tepe arasına imkânsızca girmiş gemi yavrusu önünde buluşuyorduk. Psycho, Prophet’a lanet okuyor, Aztec’i neyin öldürdüğünü bile bilmediklerini, elde sıfır bilgi yol almanın aptallık olduğunu belirtiyor, Jester tarafından da destekleniyordu. O sırada bazı garip sesler ve çığlıklar duymuştuk, ardından da koca bir yaratık gemi yavrusunu yarıp Jester’ı almıştı.

JESTER’IN DÜŞÜŞÜ VE SIFIR NOKTASI

Önemli mi: Hikâye hakkında detaylı bilgiler içerdiği için sürprizleri hep sevmiş kimseleri rahatsız etme olasılığı olduğunu hatırlatmayı vatan için bir borç kabûl ediyorum. Aman dikkat, vurmayın sonra.

Bu noktadan sonrasını ekran kararmadan oynuyor, Jester’ı kaybediyoruz. Oyun boyunca KHO’nun neyin peşinde olduğunu bulmaya çalışıyoruz aslında. ‘Tapınak’ olduğunu düşündükleri bir ‘fabrika’ya ulaşmamız çok sürmüyor. Hatırlarsanız Far Cry’da da oyunun seyri bir ‘sıfır noktası’ndan sonra tamamı ile değişiyordu. Aynı şekilde, Rosenthal’ı bulduktan sonra da Crysis’in seyri değişiyor; çünkü baş rehinemizi bulduğumuz yer, tapınak denen yer. Burada çıkan çatışma sonrasında süpersonik bir insan olduğumuz kanısına varılıyor olacak ki, koca tapınaktan kendimiz çıkmak zorunda kalıyoruz. Ama bu elbette o kadar kolay olmuyor… yerçekimimizi kaybediyoruz ve bir süre boyunca kafa patlatarak, yüzercesine yol alıyoruz. Bu sırada da yeni düşmanlarımızın gelişmemiş halleri ile tanışıyoruz. En sonunda bir gün ışığı buluyoruz, lâkin çıkışımız pek de hoş olmuyor. Tapınak denen fabrikadan dışarıya ‘yakabilecek derecede’ soğuk bir hava kütlesi yayılıyor ve yeryüzü ile bütünleşik bir yarım güç küresi oluşturuyor.

Sonrasını çok zorlamasak iyi olacak… Biliyorsunuz, hep içten olmayı seçiyorum. Şunu söylemeliyim ki, can sıkıcı bir başlangıç olduğu hissi etrafımı sarmış durumda. Ama hikâyeyi verme isteği de hücum etti demek… yoksa yer miyim ben böyle bir halt?

Tam çözüm modu: Kapalı

TÜRKÇE GÜZELLİK

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, erteleme süreci içerisinde alınan kararla oyun ülkemize Türkçe olarak geldi. Yine dediğimiz gibi, tüm dünya piyasasının merakla beklediği ve pek çok kişinin gözünde şimdiden yılın oyunu olmuş Crysis’i anadilimizle oynamak gibi bir şansa erişmiş olduk biz de bu sayede. Etrafımdaki birkaç kişiden aldığım sorular arasında “Harbi yüzde yüz mü yahu,” da vardı. Evet, Crysis bilindiği üzere menüsü dışında seslendirmeleri ile de tamamen Türkçe. Kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilen –en azından biz öyle biliyoruz- bu çeviri akıllara ‘baştan savma’ düşüncesini doldurmuş olabilir. Ancak ‘yüzde yüz’ün hakkını verdiğini şu şekilde açıklamakta fayda var: Oyun içerisindeki bir bölümde, örneğin, televizyondaki ani bir haber için çekilmiş alt yazı Türkçe oluyor. Aynı şekilde, koca bir gemi içerisinde yer alan yön tarifi levhaları da… Anlayacağınız, ciddi anlamda İngilizce’ye –anadil olarak- sahip olmayanların, ne olursa olsun, kaçırdığı birkaç ufak nokta olabiliyordu ama, gerçekten film tadında bir seyir imkânı sunuyor oyun.

Oyun ilk bakışta, bilhassa sıfır noktasına kadar Far Cry benzeri deneyimler sunuyor. Aslında bu deneyimden ziyâde görsellik… Elbette değişen bir grafik motoru demek daha iyi görseller demek ki, Crytek bir anda üç beş basamak birden atlamayı kendine görev edinmiş bir firma bizim gözümüzde. Bu da oyunun kalite anlamında, temelde bağımsız olduğu Far Cry’dan kat kat üstün olduğu anlamına geliyor. Mekân… iki oyun arasındaki ilk benzerlik olarak göze çarpıyor. Yine tropik bir ada… Aynı şekilde, oynanışta da benzerlikler olduğu öne sürülüyor; hatta ileri gidilip Far Cry’ın daha iyi olduğu bile savunuluyor bazen (selam olsun). Ben ise, acizâne, oyunun Far Cry’ın Crysis’in yanında, aynı paragrafta sadece yapımcısından ötürü yer alabileceğini düşünüyorum. Önceki yazımızda da, ilk bakışlarımız da belirttiğimiz ve her defasında oyunun temeli olarak kabul ettiğimiz Nanogiysi (Nano Suit – ama böyle daha karizma oluyor), türünün tek örneği yapıyor oyunumuzu. Artık bıkmış olsanız da bu özel giysi hakkında detaylı bilgi vermek zorunda hissediyorum kendimi. Tutamıyorum, n’apayım?

NANOSAVAŞ

Nanogiysi, giyene birtakım özel güçler veren, aktif ve yenilebilir enerji ile çalışan, ileri teknoloji bir ‘üniforma’. Bu özellikleri ve çalışma mantıklarını irdeleyelim:

Hız: Kan dolaşımındaki en aktif madde olan alyuvarlar arasındaki çekimi ve dolayısıyla akış hızını artıran nanobotların damarlara enjekte edilmesi ile metabolizma hızı artıyor. Bu da normal bir insana göre yaklaşık iki kat daha hızlı hareket etmek demek. Maksimum Hız seçeneği, yürüyüşünüzü hızlandırır ancak yürüme esnasında enerjinizi dikkate alınmayacak kadar düşük miktarda yer. Koşmak için Maksimum Hız’ı seçmek mantıklı; ancak tahmin edersiniz ki bu birkaç saniyelik bir depar demek.

Zırh: Bunun çalışma mantığı, giysi kabuğunun deri ile bütünleşmesinden ibaret. Bu sayede çok daha dayanıklı bir deriye, daha doğrusu kabuğa sahip oluyorsunuz. Ancak Maksimum Zırh, her türlü hareketin ufak miktarda ağırlaşmasına sebep olur. Bu sebeple amaçsız yürüyüşler esnasında kullanılmaması daha doğru. Sıkı çatışma sahneleri Zırh modu için oldukça elverişli ortamlar sunuyor; aynı şekilde yüksekçe noktalardan atlamak da. Bu modu seçtiğinizde enerjiniz kurşun yediğinizde ya da düştüğünüzde azalıyor.

Güç: İsteğinizle hareket eden kaslara fazladan, elektriksel bir enerji verir. Bu sayede daha dayanıklı ve çevik olabilirsiniz. Kaslarınız normal bir insanın kaldıramayacağı objeleri kaldırma, vurulan yerin yok olma derecesinde zarar görmesini sağlama gibi süper eylemlere zemin hazırlayabilir. Ayrıca Maksimum Güç, uzak noktalardan yapacağınız vuruşlarda geri tepmeyi azaltacağı için isabetli atışlar yapmanızı da sağlıyor. Bu tür atraksiyonlar, Güç modunda iken enerjinizi tüketiyor.

Pelerin: Kabuğunuzu saydamlaştırarak gerçekten kısa bir zaman için görünmez olmanızı sağlıyor. Dört mod arasındaki en uç nokta, bu mod ile çıkıyor karşımıza. Ancak işin cılkının çıkmaması için enerji tüketimi maksimuma alınmış. Pelerin içinde iken hareket etmezseniz enerji çok az gidiyor, ancak hareket esnasında modumuz tam bir enerji açı oluyor. Bu arada, eğer Pelerin içinde silah kullanırsanız, görünür vaziyete geçiyorsunuz. Ortada kalmamanız açısından önemli bir nokta. Yirmi adamın ortasında Pelerinin devre dışı kaldığını hayâl edin; amanın…

Crysis deneyimi bulunmayan ve olaya Fransız arkadaşlarımız ilk bakışta karışık bir yapı olarak düşünüyorlar Giysiyi; oysa oyun içinde gayet dinamik bir şekilde kullanılıyor. Basit ve kullanışlı bir menüsü var ve oyun esnasında açıldığı zaman oyunu durdurma gibi bir absürdlük yapmıyor ki, akıcı bir oyun sağlanmış oluyor böylece. Bilhassa Çoklu Oyuncu modundayken deli gibi kullanacağınız Giysi menüsü hakkında kafanız rahat olsun diyor, ardından da bu menü içinde alan, ancak bağımsız bir tuşla da ulaşabildiğimiz silah modifikasyonu bölümüne giriyorum. Bildiğiniz üzere Crysis, şartlara uygun bir oyuncu olarak ilerlemeniz için son derece özgün yollar sunuyor. Giysi ile genel bir ortam ayarı çekiyorsunuz ama bunun yanında kullandığınız silahlar da içinde bulunduğunuz duruma göre şekil değiştirebiliyor. Nişan almadan vuruşanlar için lazer ışığı, karanlığı sevmeyenler için flaş aydınlatıcı düşünülmüş. Dilerseniz düşmanı bir süre için bayıltan taktiksel eklentiler kullanabiliyorsunuz ki, şiddetle sallayın diyorum. Zîra işler yolunda gitmediği an istediğiniz son şey tekrar ayaklanan ‘ölüler’ olur. Modifikasyonun en dinamik noktası nişangahta ortaya çıkıyor yalnız: Daha rahat nişan almak için lazerli eklentiyi ya da saldırı dürbününü (%10-20 civarı bir yaklaşım sağlıyor) kullanma imkânınız var. Son olarak, kimi silahlarımız için keskin nişancı dürbünü geliştirilmiş. Bu dürbün, adından da anlaşıldığı üzere, çift optik yakınlaştırmalı bir yapıya sahip; ancak otomatik silahlarda kullanırken Güç moduna geçmek farz, yani… tepiyor eşek gibi.

Peki modifikasyona tâbi silahlarımız neler? Aslında bendenizin fikri, Crysis’in silah sayısı konusunda biraz daha kasıp doyurabileceği yönünde. Sayı olarak pek fazla değiller ancak geliştirme özellikleri biraz yatıştırıyor ortamı. Oyundaki otomatik silahlar içinde en etkilisi SCAR ki, ekibimize başlangıçta verilen ve Amerikanın kullandığı bir silah bu. Kuzey Kore askerleri ise FY71 isimli otomatik bir tüfek kullanıyorlar ama etkisiz, hafif bir silah olduğunu söylenebilir. Bunların dışında hafif makineliler, pompalılar, Minigun’lar, roketatarlar vs. hizmetinizde. Pistol olarak da çift taşıma desteği sayesinde zevk katlanıyor. Modifikasyon konusunda en ucu açık silah SCAR, onu da belirtelim. Yanınızda taşıyabileceğiniz en kaliteli silah ise Gauss tüfeği. Adı, duruşu, kısaca her şeyi ile yakın mesafe silahı gibi duruyor ancak bir dürbün koydunuz mu Sniper dediğimiz keskin nişancı tüfeğini bile alt edebiliyor. Zîra silahın yapısı manyetik alan oluşumuna bağlı ama olayın taktiksel boyutunu bir kenara bırakabiliriz, menzilini düşünmenize gerek yok diyeyim.

NOMAD UYGUN ADIM

Oyun boyunca oldukça kastıracak görevler alıyoruz. Özel tim mensubu olduğumuz için midir, üzerimizdeki yelekten midir bilinmez, ölüme en yakın görevler hep bizde patlıyor. Bu da oyundaki zorluk seviyesinin sürekli değişkenlik göstermesine sebep oluyor ancak birkaç görev sonunda bu uçuk işlemleri daha kolay bir şekilde yapıyoruz. Arada aşağılandığımız oluyor, ama pek çok zaman pohpohlanıyoruz. Gerçi, uzaylı istilâsı başladıktan sonra tek derdimiz kendimizi ve ekibin kalanını korumak oluyor ama…

Görevlerimiz süresince üstlerde belirttiğimiz dinamizmin yanında aktifliği artırmaya yönelik olgularla karşılaşıyoruz. Araçlarımız Far Cry’da olduğu gibi Crysis’te de bizimle. Cip, tank, helikopter, bot… VTol isminde bir savaş uçağı da kullanılabiliyor ayrıca.

Oyundaki en atraksiyonlu bölümler elbette çatışma bölümleri; ancak bu atraksiyon kandan, korkudan değil, dinamizmden geliyor. Çevre ile etkileşimimiz had safhada. Bu, etrafınızdaki objeleri fırlatmaktan kulübe uçurmaya, araba yakmaktan ağaç devirmeye kadar çok türlü yollarla gerçekleşiyor. Tabii bu sahnelerin tadını çıkarmak için gereken bir grafiksel kalite var ki, duyurulduğundan beri düzenlenen hemen hemen her fuarda en iyi grafiğe sahip oyun unvânını cebe atan bir oyun hakkında konuşuyoruz. Zaten 2004 yapımı Far Cry da bir CryEngine eseriydi. Crysis de bu mükemmel motorun geliştirilmiş şekli olan CryEngine 2 ile yapıldı. DirectX 10 desteğini sonuna kadar kullandığınızda günümüz ortalamalarını ikiye, hatta üçe katlayan bu oyun için yapılan yorumlar arasında -grafiksel olarak- ‘iki, belki de üç sene sonrasının oyunu olduğu’ da var. Fan sitelerindeki forumlarda görebileceğiniz en kaliteli görüntüler ağzınızın suyunu akıtabilir, benden söylemesi. Eh, fazla konuşup zırvalamaya başlamayalım, grafik konusunda neyin ne olduğu belli!

Sesler ve seslendirmeler üzerinde durduk yazının ilk kısımlarda. Türkçe seslendirmenin -bilhassa ara videolarda- film tadını yakaladığını söyledik. Düşman konuşmalarının bazı noktalarda feci renklendiğini, oyuna neşe kattığını da belirtelim. Psycho karakterinin seslendirmesine bayıldığımı söylemeden edemeyeceğim ben, dayanamıyorum.

Belki çok şey kaçırdık, bilemiyorum. Eğer öyle bir kıllanma olursa bünyede, bakarız bir hâl çaresine. Neyse efendim, son olarak şunu belirteyim: Senaryomuzun ucu epey açık, yani devamı gelecek bu oyunun. Belki eklenti, belki yeni bir oyun ama gelecek… zaten üçleme olacağı da konuşuluyor. Kiev’in yeni bir oyun üzerinde çalışmasının Crysis’le alâkası olduğunu sanmıyorum yalnız.

Dedikodularla en kısa zamanda bir arada olmak dileğiyle arkadaşlar, Crysis’le kalın!

“Maximum Finish”




Bu yazıya ait 2 yorumdan son 2 tanesi gösteriliyor.
Tüm yorumlar için tıklayın.


Yazan: tager Zaman: 05.12.2007 20:00:15 - oyun hakkında
  arkadaşlar oyun mükemmel cok özellik istemiyo ve herkese iyi oynamalar:)  

Yazan: david15 Zaman: 01.12.2007 20:31:12 -
  Allah yene uykusuz geceler bizi bekliyorr :S:D  


Yorum yazmak için giriş yapmalısınız.


Künye

Önerilen Sistem

En Düşük Sistem

Artılar
Eksiler

Türe Getirdiği Yenilikler

Değerlendirme
Grafik99 / 100
Türe Göre Başarı99 / 100
Yapay Zeka90 / 100
Senaryo95 / 100
Özgünlük99 / 100
Atmosfer99 / 100
Menü85 / 100
Dinamizm99 / 100
Tuş Uyumluluğu95 / 100
Hatasızlık90 / 100
Eğlence99 / 100
Oynanış95 / 100
Ses99 / 100
Optimizasyon90 / 100
GENEL:96.04 / 100
Oyun Görüntüleri          
Ceidotan 2 Yeni Haber (david15 )
GTA IV 3.Trailer çıktı (david15 )
Assassin?s Creed (Playstation 3) (david15 )
Serverda sorun mu var ??? (GUNAHkar )
Ally Var Mi Yok Mu? (GUNAHkar )
Bağlanamıyorum!!! (GUNAHkar )
GB Attağa Çıkalım artık (Danny )
Burnout Paradise Demo (Danny )
 
 
 
Copyright 2003-2006  iletişim     
>